20 Mayıs 2009 Çarşamba

Ağaçlar, doğa, empati...


Bir rüzgar,

ne çok serin ne de ılık. Essin yüzümde.

Ağaçları hışırdatsın. O ses ahenk yaratsın beynimde.


Yani böyle bir şeye ihtiyacım var. Ve etrafımda kimse olmasın mı? (Olabilir, mümkünse)


Hani empati kurmada zayıf insanlar vardır ya,

Belki bir patrondur, belki delirmiştir, ya da ikisi birdendir...Benim de hatalarım var; ertelemeyi ve zaaflarımı seven bir insanım çünkü. Empati de bir yere kadar o zaman, değil mi?


Doğa. Sen çok güçlüsün. Ve bir o kadar cömert, bir o kadar mütevazi. Ben burdayım dediğin o sonsuz anlarında değil insan güçsüzken görebiliyor ancak seni. Oysa bir şairin bir ağacı sadece ağaç olarak görmeyişi de var...Işıklı ağaçlar var mesela, bir kadının ayak bileğinden başlayarak resmetmeyi kendi şekliyle beceren ağaçlar var, dallanıp budaklanmış haliyle görüldüğünde kendini gördüğünü sandığın ayna misali ağaçlar var mesela, rahatı kaçan ağaçlar var sonra, etlik bağlarına yakın...


Şimdi ben bir ağaç kümesi içinde esen rüzgarla hışırdayan yaprakları dinleyeyim. Empati demiştim ya hani; eğer varsa, o yeteneğimi kullanmak istiyorum ağaçlarda.

Hiç yorum yok: